Ekonomi

Hazine ve Maliye Bakanı Şimşek, İSO meclis toplantısında konuştu: (2)

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, “Temelde büyüme sorunumuz yok. Son 20 yılda büyüme yüzde 5,4 oldu. Çin dışında bu kadar uzun sürede büyüyen ender ülkelerden biriyiz.” vadeli ve makul düzeydedir.” söz konusu.

Bakan Şimşek, “Nitelikli, Sürdürülebilir, Rekabeti Yüksek Yeni Nesil Sanayi için Yatırım ve Üretimin Gerektirdiği Mali Politikaların Önemi” ana gündemiyle gerçekleştirilen İstanbul Sanayi Odası (İSO) Meclisi’nin 2024 yılı ilk olağan toplantısına katıldı. “.

Yapısal dönüşüm için kaynak ayırmaları gerektiğini belirten Şimşek, “Yani dijital dönüşüm ya da yeşil dönüşüm demek kolay. Bunlara kaynak ayırmazsanız bunları başarmanız zor. O yüzden finansal Disiplin önemlidir.” söz konusu.

Doğal afet riskini azaltmak için kaynaklara ihtiyaç duyulduğunu ve bu nedenle mali disiplinin sağlanmasının önemli olduğunu vurgulayan Şimşek, Türkiye’nin daha düşük risk primine sahip olması, finansmana daha makul maliyetlerle ulaşabilmesi ve kredi notunun yüksek olabilmesi için mali disiplinin önemli ön koşullardan biri olduğunu söyledi. .

Şimşek konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Sürdürülebilir borç ve nesiller arası adalet açısından faturayı kim ödeyecek? Bugünün nesli mi, gelecek nesil mi? Borçlanarak mı, vergilerle mi? Mali disiplinin sağlanması hem istikrar hem de adalet açısından önemli. Kuralımız artık kolay. Kurala dayalı enflasyonla mücadele programında.” ; ‘Para politikası, maliye politikası ve gelirler politikası uyumlu olacak’ dedik. “‘Para politikasında rasyonelleşme ve normalleşme gelecekteki enflasyonu sabitleyecek düzeyde olacak’ dedik.”

“Vergi tabanını genişletip genişleteceğiz”

Bakan Şimşek, Ocak ayı enflasyon rakamının açıklanacağını belirterek, “Önümüzdeki 12 ayın enflasyonu değil, son 12 ayın enflasyonu. Para politikamızın odağı enflasyonun sabitlenmesiyle ilgili. Bugünden itibaren önümüzdeki 12 ay. Dolayısıyla oradaki kural bu.” dedi.

Maliye politikasında kendileri için çok basit iki kural olduğunu belirten Şimşek, şu açıklamalarda bulundu:

“Birincisi bütçe açığının GSYİH’ye oranı yüzde 3’ün altında olacak. Takdir edersiniz ki deprem hariç. Çünkü tekil bir şok. İkinci olarak borcun milli gelire oranını yüzde 40’ın altında tutmak istiyoruz. Peki bunu nasıl başaracağız? Elbette harcamaları rasyonalize ederek yapacağız. Daha ne olsun? Vergi tabanını genişleteceğiz, genişleteceğiz. Yani şu anda vergilerin düzgün toplanamadığı alanlarda çaba göstereceğiz. Bunun için şu anda yoğun çalışmalar var, düzenleme gerektiren konular var, düzenleme gerektirmeyen konular da var, dediğim gibi esas olan bütçe açığındaki artış, depremden kaynaklanıyor ve geçici. Muhtemelen 2024’te OVP’de öngördüğümüzün çok altında bir açıkla açığı kapatmak için elimizden geleni yapacağız. Sonuçta 2025 ve 2026’dan itibaren toplam açığı milli gelire oran olarak yüzde 3’ün altına indirmeyi planlıyoruz.”

“Dış borç sürdürülebilir düzeyde tutulmalı”

Hazine ve Maliye Bakanı Şimşek, Türkiye’nin aralıklı olarak deprem şokuyla karşı karşıya olduğunu hatırlatarak, bunun getirdiği borç yükünün sürdürülebilir olduğunu söyledi.

Türkiye’de toplam kamu borcunun milli gelire oranının brüt olarak yüzde 34 olduğunu belirten Şimşek, şu değerlendirmelerde bulundu:

“Bunlar uluslararası kuruluşların tahminleridir. Türkiye’nin toplam borçluluğu, yani tüm borçlu hanelerin, şirketlerin, finans kuruluşlarının ve devletin borçlarının milli gelire oranı, gelişmekte olan benzer ülkelerin oranının yarısından azdır. Diğerlerinde Yani gelişmekte olan ülkelerde toplam borcun milli gelire oranı yüzde 256 ise Türkiye’de yüzde 117. Bunun 53 puanı reel finans dışı sektörde, 34 puanı kamu sektöründe ve tabii ki yüzde 12’si hanehalkı, yüzde 18’i de finans sektörü.”

Şimşek, sürdürülebilir cari açığın önemine de dikkat çekerek, şunları söyledi:

“Makro finansal istikrarın önemli bir bileşeni de dünyayla istikrarımızın sürdürülebilir bir yolda olması. Bu yüzden değerli. Dış borcun sürdürülebilir bir seviyede tutulması gerekiyor. Bu yüzden cari açığı kontrol etmemiz gerekiyor. Yüksek kredi notu ve rezerv birikimi için vazgeçilmezdir.Çünkü Türkiye’nin bir hedefi daha var, kırılganlığı azaltmak için rezerv biriktirmesi gerekiyor… Peki sürdürülebilir cari açık seviyesi nedir?Tabi bu konular burada tartışılabilir… Ama önce oraya nasıl varacağız, tabii ki uyguladığımız mevcut politikayla oraya varacağız, bunu da sıkı para ve maliye politikası, altın ithalatının normalleşmesi, dış ticaretin azaltılmasıyla başaracağız. güce bağımlılık… Mal ve hizmet ihracatını teşvik ederek, tabii ki ihracat yoluyla… Hele ki sanayiyi dönüştürerek, sanayide kaliteyi, teknoloji seviyesini, katma değer seviyesini artırarak, bunu başaracağız. Birlikte çalışmamız gerekiyor. Bu yüzden bunun için programlar var. Bazı ek çalışmalar olacak. “Hala yapılacak çok şey var.”

“Uyguladığımız politikalarla cari açığın yüzde 2’ye doğru evrileceğini öngörüyoruz.”

Kısa vadede cari açıkta yaşadıkları noktaya değinen Bakan Şimşek, “Cari açığın milli gelire oranı son 20 yılda yüzde 4 oldu. Geçen yıl yüzde 4,3 oldu. Ancak bunun neredeyse üçte ikisi, daha doğrusu yarısından fazlası altın ithalatından kaynaklanıyor. Bu alışılmadık bir durum değil.” ” dedi.

Önümüzdeki yıllarda altın ithalatının bir ölçüde normalleşeceğini öngördüklerini ifade eden Şimşek, “Uyguladığımız politikalarla cari açığın yüzde 2’ye doğru evrileceğini öngörüyoruz. Türkiye rekabetçi mi değil mi? Bu konu Çok tartışılan bir konu, yüzde 4’ün üzerinde büyüyen bir Türkiye var.” “Geçen yıl altın hariç cari açık yüzde 2 civarındaydı. Bu da temelde Türkiye’de TL’nin oldukça rekabetçi olduğunu yansıtıyor.”

“Altın ithalatının normalleşeceğini düşünüyoruz”

Hazine ve Maliye Bakanı Şimşek, son 20 yılda ortalama cari açığın yüzde 4 olduğunu belirterek, “Altın bunun 0,7 puanına tekabül ediyor. Yani altın hariç açık yaklaşık yüzde 3,4. Bu da Türkiye’nin 0,7 puanına tekabül ediyor. aslında son yıllarda rekabetçi bir noktaya geldi.” “Ben bunu söylemiyorum, rakamlar bunu söylüyor. Temel analiz yapanlar bu tür modellemelere bakıp bu çıkarımları yapıyor. Dünyada bu alanda yetkin birçok uluslararası finans kurumu, bu analizleri yapanlar az çok destekliyor. bu çerçeve.” dedi.

Cari açık ile tüketici kredileri arasında çok yakın bir ilişkinin bulunduğunu, tüketici kredileri ile ithalat arasında da çok yakın bir ilişkinin bulunduğunu belirten Şimşek, konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Çok yakın… Neredeyse örtüşüyorlar. Altın ithalatının normalleşeceğini düşünüyoruz. Dolayısıyla uyguladığımız para ve maliye politikası ve altın ithalatındaki normalleşmeyle birlikte cari açık makul seviyelere inecek. Hiçbir zaman güvenmedik.” doğal kaynaklarla ilgili, çünkü olmadı. Ama şu anda Türkiye’nin iki yerde özel bir çabası var: Sakarya Gaz Sahasından yıllık üretim, Enerji Bakanlığımızın iddialarına göre Türkiye, yıllık üretimin yüzde 20-25’ini üretebilecek. Benzer şekilde Gabar ve diğer sahalardan üretilen petrol de 2025 yılında Türkiye’nin kullanımına sunulacak. Türkiye’nin ihtiyacının yüzde 10’una ulaşması yüksek ihtimal. Sadece oradan ama toplamda yüzde 20’ye ulaşacak. Geçen yıl Gabar’da günlük üretim en son 35 bin varile ulaşmıştı. Türkiye’nin ihtiyacına baktığınızda bu yüzde 3,5’e tekabül ediyor” Bu yıl üretim arttı. Bunun da doğal olarak katkısı olacaktır.”

Şimşek, büyümeyi dengelemenin tüm bu politikaların bir yan ürünü olduğunu belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Ne demek istiyoruz, neden dengelemeye ihtiyacımız var? Dengeleme derken kastımız, iç taleple büyümenin zamanla tıkanıp sorun yaratması, enflasyon, cari açık gibi sorunlar yaratması. Dolayısıyla daha istikrarlı bir kompozisyona doğru evrilmesi gerekiyor. O yüzden önceliğimiz ihracat. Çünkü birazdan göstereceğim büyüme son dönemde temel prestijiyle iç talepten kaynaklandı. Net ihracatın katkısı negatif oldu. Bunu değiştirmek istiyoruz. Bu önemli. Sürdürülebilir cari açık açısından önemli, enflasyonla mücadele açısından önemli, rezerv birikimi açısından önemli, rekabet ancak verimlilik artışıyla olur, o açıdan da gerekli, 2003-2022 ortalamasına bakın, Net ihracatın katkısı yani 5,4 puanın 0,1 puanı net ihracattan geldi.Geçen yıl net ihracatın katkısı neredeyse eksi 3 puandı.Dolayısıyla bunu daha istikrarlı hale getirmek için çaba göstereceğiz. “

“Temel olarak büyüme sorunumuz yok”

Mehmet Şimşek, temelde büyüme sorunu olmadığını, son 100 yıla baktığımızda Türkiye’de büyümenin yüzde 4,8, son 20 yılda ise yüzde 5,4 olduğunu ifade etti.

Şimşek, “Çin dışında bu kadar uzun vadeli, makul düzeyde büyüyen az sayıda ülkeden biriyiz. Bu açıdan çok olumlu. Önemli olan reformlarla kompozisyonunu dönüştürmemiz ve Sektörde dönüşüm sağlamak ve daha kalıcı, sürdürülebilir bir yola sokmak. Programın temel amaçlarından biri de budur.” dedi.

Düzenlemelerin geleceğe yönelik, istikrarlı olması ve geriye dönük yapılmamasının büyük önem taşıdığını belirten Şimşek, uzun vadeli kredi sağlama imkanlarının sınırlı olduğunu, bu nedenle sermaye piyasalarının derinleştirilmesi gerektiğini, bunun ön şartının da şu olduğunu söyledi: programın diğer bileşenlerinin, yani fiyat istikrarının başarısı. .

Şimşek, “Kamu maliyesi reformu… Bu çok kapsamlı bir alan. Harcama reformundan vergi reformuna kadar tüm alanları kapsıyor. O alanlarda çalışmalarımız başladı.” söz konusu.

“Türkiye yüksek büyüme yoluna sorunsuz bir şekilde devam edecektir”

Hazine ve Maliye Bakanı Şimşek, OVP’deki reform programının beklentilere olumlu yansıdığını belirterek, şu değerlendirmelerde bulundu:

“Bakın ilk reformlardan biri, kriptoyla ilgili düzenleme yoktu, yakında Meclis’e göndereceğiz. KİT’lerin uygun yönetimi… Uluslararası normlara uygun yönetimleriyle ilgili kısmi düzenlemeleri tamamladık. İnşallah öyle olur. Bir an önce Meclis’e gidin. Rekabet gücünün ve verimliliğin kalıcı olarak artması için reform olmazsa, şarttır. Yani özel sektörde olduğu gibi kamuda da reforma ihtiyaç vardır. Bütün bunlar beraberinde getirecek. Daha yüksek bir büyüme potansiyeline sahip olacağız, yani Türkiye yüksek büyüme yoluna sorunsuz bir şekilde devam edecek, aynı zamanda doğru uygulamalarla büyümeyi kapsayıcı hale getireceğiz, yani daha adil bir gelir paylaşımı sağlanacaktır. ..”

Bakan Şimşek, programın sonuç vermeye başladığına dikkat çekerek şu açıklamalarda bulundu:

“Peki size ne gösterebiliriz? Öncelikle bu ülkenin risk primi düştü. Bankaların yurt dışından borç alırken size vereceği kredilerin fiyatlaması buradan geliyor. Çok değerli. Burası da orası. Devlet borçlanınca fiyatlama gidiyor, aşağı yukarı aynı vadelerdeki Amerikan hazine bonosu faizini alıp CDS’nize dönüyorlar, “Risk priminiz ne?” diye soruyorlar. Negatife çeviriyor, şirketseniz ‘şirket riskini de ekleyelim’ diyorlar.

Program sonuç vermeye başladı. Ortalama 600-700 civarından 300 civarına düştü. Getiri farkları… Türkiye ne kadar daha fazla ödüyor, yani prim ödüyor, spreadle borçlanıyor, benzer nitelikteki Amerikan hazine tahvillerinden ne kadar fark alıyor? olgunluk? Bakın program uygulanmaya başlayana kadar yani ağustos-temmuz ayına kadar Türkiye gelişmekte olan ülkelere göre çok büyük bir fark ödüyordu, çok büyük bir fark. Şu anda gelişmekte olan ülkelere göre düşük bir fark ödüyor. Bu nedenle program çalışıyor.”

(sürecek)

kestel-ajans.com.tr

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu