C31K yine kedi katletti: Eylemler devam ediyor, soruşturma ilerlemiyor
DUVAR – Korkudan gözleri büyümüş, miyavlamasına izin verilmeyecek şekilde boğazından tutulan yavru kedi fotoğrafı dolaşıma girdi sosyal medyada. Aynı kedinin işkence ile öldürüldüğü bir video da mevcut.
Kedileri işkence ile öldürdükleri videolar ile gündemde olan C31K (Cehennemin 31. Katı), adlı grubun son vukuatı bu… Yavru bir kedinin öldürülme videosunu paylaşan kişi, grubun kurucuları arasında olduğu söylenen “Ebu Cehil” adlı kullanıcı. Yavru kedinin görüntülerinin sosyal medyada yayılmasıyla “EbuCehilTutuklansın” başlığı da X’te en çok konuşulan başlıklar arasına girdi.
Ancak bu, grubun hayvanlara yönelik ne ilk ne de son videosu. Aylar önce gruba yönelik yapılan operasyonda 5 kişi gözaltına alınıp içlerinden biri tutuklanmış daha sonra adli kontrol şartıyla serbest bırakılmıştı. Eylemlerine devam eden grupla ilgili soruşturmada ise bir ilerleme yok.
Bunun sebeplerini İstanbul Barosu Hayvan Hakları Merkezi’nden avukat Bahtiyar Güner ile konuştuk. Güner, soruşturmanın örgüt kapsamında değerlendirilmemesinin en büyük handikaplardan biri olduğunu söylüyor.
DOSYADA İLERLEME YOK
Soruşturma dosyasında “bir ev hayvanını veya evcil hayvanı öldürmek, halkı kin ve düşmanlığa tahrik, suçu ve suçluyu övmek, müstehcenlik, Atatürk’ün hatırasına hakaret” gibi suçlar yer alıyor.
Grup eylemlerine devam ederken açılan dosyada ise bir ilerleme yaşanmıyor. Bunun sebebiyle ilgili olarak Güner, “Çünkü soruşturmayı yürüten Küçükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığı hukuki tanım buna imkan vermese de ilgili oluşumu örgüt kapsamında değerlendirmemiş ve bunun bir sonucu olarak dosya bir bütün hâlinde değil her şüphelinin işlediği suç yönünden münhasıran değerlendirilmek üzere farklı illere ayrılmıştır. Bu da her şüphelinin fiillerinin sanki o örgüt kapsamında değil bireysel olarak gerçekleştirildiği yanılgısını oluşturmuştur” diyor.
‘SORUŞTURMA ETKİN ŞEKİLDE YÜRÜTÜLMÜYOR’
Grup üyelerinden bazılarının sosyal medyada kullandığı isimler biliniyor. Ancak şimdiye kadar gerçek kimliği tespit edilen bir üye bulunmuyor. Güner’e göre kimlik tespitinin yapılamamasının en önemli nedenlerinden biri, soruşturmanın etkin şekilde yürütülmemesi…
Güner, “Failler kullandıkları Instagram, X (Twitter), Discord, Telegram platformlarının hukuken izlenemiyor olduğu ve ilgili kuruluşların, kullanıcılarının verilerini paylaşmadığı bilincine sahip olduğundan bu platformlar üzerinde kendilerine dair hiçbir kişisel veriyi açık etmemekte, bunun aksine paylaşımlarla ilgisi bulunmayan veya kendilerine düşman olarak belirledikleri kişilerin isim ve adreslerini paylaşmaktadırlar. Bu da elbette devletin, veri sızdırılması hususundaki yükümlülüğünü ağır derecede ihlal etmesinin bir sonucudur. Faillere ait kullanıcı bilgileri, uygulamalara erişim sağladıkları ağ kimliklerinin tespiti elbette olanaksız değildir. Bu veriler, ilgili uygulamaların temsilciliklerinden istendiğinde elde edilebilecektir. Ancak soruşturmanın etkin şekilde yürütülmemesi, kurumlarla gerekli yazışmaların yapılmaması, toplumda oluşturulan nefretin yeterince ciddi bir sorun olarak görülmemesi ve elbette yargı organında yer alan kişilerin liyakatsizliği, 18-22 yaşındaki ergenlik çağındaki insanlara karşı devleti aciz duruma koymaktadır” diye konuşuyor.
‘PAYLAŞIMLAR BELLİ BİR SİSTEMATİK İÇİNDE YAPILIYOR’
C31K’nin neden bu kadar infial yarattığı ile ilgili bazı hatırlatmalar yapalım. Grup üyeleri, sosyal medya hesaplarından sadece hayvan şiddet görüntülerini değil çocuğa yönelik pornografik içerikleri de yayınlıyor. Hatta topluma yönelik hakaret ve tehditler de grup üyelerinin içeriklerinde sık sık tekrarlanıyor.
Bu nedenle Güner, paylaşımların belli bir sistematik içinde yapıldığını vurguluyor: “Oluşumun örgüt olmadığı, bu sebeple her failin farklı suçlar yönünden soruşturulması şeklindeki karar, itiraza tâbi değildir. Bu sebeple 13 Ocak tarihinden itibaren başlatılan soruşturma ne yazık ki sonuç elde etmeye elverişli değildir. Ancak biz bu oluşumun bir örgüt olduğunu, şahıslar arasında bir hiyerarşik bağ bulunduğunu, paylaşımların belirli bir sistematiğe bağlı kalınarak yapıldığını bilmekteyiz. Bu sebeple ilgili şahıslar tespit edilip, bu örgütün ve örgüt gibi davranarak toplumun sinir uçlarını tetikleme gayesinde olanların gerekli cezayı almalarını sağlayana dek hukuki mücadeleye devam edeceğimizden kimsenin şüphe duymamasını istiyoruz.”
‘YASAYA GÖRE HAYVANLAR HALA CAN DEĞİL MAL VARLIĞI STATÜSÜNDE’
Güner’e görüntülerde işkence görerek öldürülen canlının bir kedi değil de çocuk, kadın yani bir insan olması durumunda nasıl bir hukuki süreçle karşılaşacağımızı soruyoruz. Güner bu soruyu şu şekilde cevaplıyor: “İki temel ayrımdan yola çıkabiliriz. Birincisi, hayvanların mağduru olduğu suçlarda bizler ne yazık ki çoğu zaman suçun işlendiğinden haberdar dahi olmuyoruz. Bu kişiler gerçekleştirilen hayvan katliamlarını, işkenceleri paylaşmadıklarında bunu bilmiyor olacağız. Zira hayvanların, insanların suça maruz kalmasındaki gibi şikayet edebilecekleri bir imkânları yok. Bir insan şiddete maruz kaldığında kendisi yahut yakınları bunun mücadelesini verebilmekte ve olaydan anında haberdar olabilmekte, hatta çoğu zamanda fail kolaylıkla tespit edilebilmektedir. Bu sebeple biz Hayvan Hakları Merkezi olarak her hukuki süreçte dosyalara katılma, gönüllülerle irtibata geçme, delilleri özenle sunma gibi usul işlemlerinde kritik bir konumda olduğumuzun bilinciyle hareket etmekteyiz.”
Diğer ayrım olarak yasaların yetersizliğini işaret ediyor: “Örneğin bir insanın ölümü halinde otopsi gerçekleştirilebilirken bir hayvan için ceza kanunlarımızda buna yönelik düzenleme olmadığı gibi adli birimlerde bunu gerçekleştirebilecek yetkinlikte personel de bulunmuyor. Yine hayvanların mağduru olduğu bazı suçlarda biz yine hayvana can değil, mal varlığı statüsünde bir değerlendirmeye yaklaşmak durumunda kalıyoruz. Örnek vermek gerekirse evcil hayvanınızın çalınması durumunda 5199 Sayılı Yasa’dan istifade edemiyorsunuz. İnsana karşı işlendiğinde kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçu vücut bulurken hayvana karşı işlendiğinde bu hırsızlık olarak değerlendiriliyor.”